Türkiye'nin Genel Dış Ticaret Verileri, Mevcut Konjonktürel Durum Ve Çinle Olan Ekonomik İlişkileri

Ender YORGANCILAR/EBSO Yönetim Kurulu Başkanı

Türkiye'nin Genel Dış Ticaret Verileri, Mevcut Konjonktürel Durum Ve Çinle Olan Ekonomik İlişkileri

Ender YORGANCILAR

EBSO Yönetim Kurulu Başkanı

 

Son yıllarda kur şokları, ticaret savaşları, uluslararası arenada belirsizleşen dengeler, pandemi ve en son da Rusya kaynaklı savaş ile küresel ekonomide çok zorlu bir süreç izliyoruz. Özellikle, Çin ve ABD arasındaki ticaret savaşları süreci, sadece iki ülkenin değil, tüm dünyanın ticari dengelerinde derin etkiler yarattı. FED’in sıkılaşma politikası özellikle gelişmekte olan ülkeler için alarm niteliğini korumaktadır. Türkiye de, olumlu veya olumsuz farklı şekilde bu süreçte payına düşeni aldı. Özellikle Pandemide tedarik merkezlerinde yaşanan sorunlara alternatif ülke olarak, “komşudan al” avantajı ile bir adım öne çıkmayı başardı.

Bugün yaşanan Rusya-Ukrayna savaşından ise ne yazık ki, birçok başlıkta en olumsuz etkilenecek ülkelerin başında gelmektedir. Zira, imalat sanayi üreticileri PMI endeksinin Şubat ayında Çin ve Rusya ile birlikte barajın altına düşmesi de önemli bir işarettir.

Diğer yandan, mevcut konjonktür içerisinde küresel enflasyon bugün tüm ülkelerin en öncelikli konusudur. Türkiye, bunu en derinden yaşayan ülkelerin arasındadır.  Dinamik, girişimci özel sektörü ile Türkiye, kriz dönemlerinde her zaman esnek olabilmeyi başarmış, nitelikli işgücü ile üretmeye, ihracata devam edebilmiştir.

Bu kapsamda Türkiye’nin dış ticaret verilerini incelediğimizde; ihracatın 2020’de %6,2 oranında daralmasının ardından, 2021’de %32,8 gibi ciddi bir artış kaydederek, 169 milyar dolardan 225 milyar dolara yükseldiğini gözlemliyoruz. Söz konusu yükselişte, pandeminin olumsuz etkilerinin geride bırakılmasının yanı sıra, dolar ve euro kurundaki artışın ihracat talebini artırması da etkili oldu. Artan ihracatla birlikte, ithalat ise, 2020’de %4,4, 2021’de %23,6 oranında artarak 219 milyar dolardan 271 milyar dolara yükseldi.

2021’de ithalattaki artışın, ihracattaki artışın altında kalması sebebiyle, dış ticaret açığı %7,5 oranında daralarak, 49,8 milyar dolardan 46,1 milyar dolara geriledi. Türkiye dış ticaretinde, ne yazık ki ihracatı ithalata bağımlı bir noktadadır. Ara malı ithalatının toplam ithalat içindeki payının %80’lere ulaşması da bunun bir göstergesidir. İthalatımızda ilk sırada yer alan Çin ekonomisi Türkiye için çok önemli bir yerdedir. 2021 yılı verileri itibarıyla, Türkiye’nin Çin’e gerçekleştirdiği ihracat 3,7 milyar dolar düzeyindedir. Bu açıdan, Çin 225 milyar dolar olan Türkiye’nin toplam ihracatında %1,6’lık paya sahiptir ve 17. sıradadır.

Türkiye ihracatının ilk sıralarında ise Almanya, ABD, İngiltere ve İtalya yer almaktadır. Bu durumda, Çin’e yapılan ihracatın diğer büyük ekonomilere göre daha geride olduğu anlaşılmaktadır.

İthalatta ise daha farklı bir tablo gözlemliyoruz. 2021 itibarıyla, Çin’den yaptığımız ithalat 32,3 milyar dolarla ilk sırada yer alıyor. Bu veri itibarıyla, 271 milyar dolar toplam ithalat içinde Çin’in ithalatının payı %11,8 oranında dikkat çekiyor. İki ülke arasında ticaretin dengeli olması ise en büyük dileğimiz.

Veriler bize anlamlı bulgular sunsa da, ihracatın nicel verilerinden ziyade, nitel yapısına odaklanmamız daha faydalı olacaktır. Bu noktada da, katma değerli üretim ve teknoloji ihracatı büyük önem taşıyor. Yani, ihracatta geleneksel yapıdan ziyade, yükte hafif ama pahada ağır olarak nitelendirilen teknoloji ürünlerinin üretimine ve ihracatına odaklanmamız gerekiyor. Özellikle ihracatın finansmanında, teknoloji ihracatını artırmaya yönelik finans ürünlerinin çeşitlendirilmesinin büyük önem taşıdığına inanıyorum.

Türkiye-Çin ekonomik ilişkilerinde atılım sağlayacak bir diğer çok önemli adım ise yeni ipek yolu olarak nitelendirilen, “Kuşak ve Yol” girişimidir. Özellikle Türkiye’nin Asya ve Avrupa arasındaki merkezi konumu, bu projede kilit önemde olmasını sağlayacaktır. Bu bağlamda,”Kuşak ve Yol” girişimine yönelik faaliyetlerin artırılması da, özellikle gelecek 10 yıl için çok önemli olacaktır. Bununla birlikte “Kuşak ve Yol” girişiminin “Orta Koridor” projesiyle uyumlaştırılması ve Bakü-Tiflis-Kars demiryolu hattının hizmete girmiş olması kayda değer girişimlerdir.

Yükselen güç Çin ile Rusya-Ukrayna savaşında da görüldüğü gibi stratejik öneme sahip Türkiye’nin birlikteliği karşılıklı kazanımlara dönüşecektir. Bu anlamda son dönemlerde karşılıklı olarak artan istişare ve ekonomik işbirliği adımlarını da memnuniyetle karşılamaktayız. Ancak, gelecek vaat eden bu işbirliği adımlarına rağmen, Çin’in Türk vatandaşlarına uyguladığı vize alımındaki güçlük konusunun da giderilmesini bekliyoruz. Özellikle iş dünyası için mağduriyet yaratan bu uygulamanın kaldırılması veya kısa sürede vize alınması için destek  verilmesini ümit ediyoruz.