Çin İle Türkiye’nin İş Birlikleri Karşılıklı Kazanımlara Dönüşecektir

Ender YORGANCILAR
Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Yönetim Kurulu Başkanı
Son yıllarda kur şokları, ticaret savaşları, uluslararası arenada belirsizleşen dengeler, pandemi ve en son da Rusya kaynaklı savaş ile küresel ekonomide çok zorlu bir süreç izliyoruz. Özellikle, Çin ve ABD arasındaki ticaret savaşları süreci, sadece iki ülkenin değil, tüm dünyanın ticari dengelerinde derin etkiler yarattı. Enflasyonun dünya genelinde kalıcı hâle gelmesi sonucunda başta FED olmak üzere Merkez Bankaları’nın agresif sıkılaşma politikasına gitmesi, özellikle gelişmekte olan ülkeler için alarm niteliğini korumaktadır.
Türkiye’de olumlu veya olumsuz farklı şekilde bu süreçte payına düşeni aldı. Özellikle pandemide tedarik merkezlerinde yaşanan sorunlara alternatif ülke olarak, “komşudan al” avantajı ile bir adım öne çıkmayı başardı.
Enflasyonun yanı sıra, süregelen Rusya-Ukrayna savaşı ne yazık ki birçok başlıkta bölgeyi olumsuz etkiliyor. Zira, imalat sanayi üreticileri PMI endeksinin yılın ilk 6 ayında Çin’de 48,9, Rusya’da 49,1, Türkiye’de 49,5 ile eşik değerin altında kaldığına tanık oluyoruz. Diğer taraftan, gelişmiş ülkeler ve dünya genelinde de imalat PMI endekslerinde ivme kaybı dikkat çekiyor.
Elbette, yaşanılan zorluklara rağmen umutsuz olmaya gerek yok. Dinamik, girişimci özel sektörü ile Türkiye, kriz dönemlerinde her zaman esnek olabilmeyi başarmış, nitelikli işgücü ile üretmeye, ihracata devam edebilmiştir.
Bu kapsamda Türkiye’nin dış ticaret verilerini incelediğimizde; ihracatın 2020’de %6,2 oranında daralmasının ardından, 2021’de %32,8 gibi ciddi bir artış kaydederek, 169 milyar dolardan 225 milyar dolara yükseldiğini gözlemliyoruz. Söz konusu yükselişte, pandeminin olumsuz etkilerinin geride bırakılmasının yanı sıra, dolar ve euro kurundaki artışın ihracat talebini artırması da etkili oldu. Artan ihracatla birlikte ithalat ise, 2020’de %4,4, 2021’de %23,6 oranında artarak 219 milyar dolardan 271 milyar dolara yükseldi.
2021’de ithalattaki artışın, ihracattaki artışın altında kalması sebebiyle, dış ticaret açığı %7,5 oranında daralarak, 49.8 milyar dolardan 46.1 milyar dolara geriledi.
Türkiye, dış ticaretinde ne yazık ki ihracatı ithalata bağımlı bir noktadadır. Ara malı ithalatının toplam ithalat içindeki payının %80’lere ulaşması da bunun bir göstergesidir.
2021 yılı verileri itibarıyla, Türkiye’nin Çin’e gerçekleştirdiği ihracat 3.7 milyar dolar düzeyindedir. Bu açıdan Çin, 225 milyar dolar olan Türkiye’nin toplam ihracatında %1,6’lık paya sahiptir ve 17. sıradadır. 2022’nin ilk 6 ayına baktığımızda ise ülkemizin Çin’e ihracatının 1.6 milyar dolar ile 9. sırada yer aldığını görüyoruz.
Teknoloji ürünlerinin üretimine ve ihracatına odaklanmamız gerekiyor
Türkiye ihracatının, ilk sıralarında ise Almanya, ABD, İngiltere ve İtalya yer almaktadır. Bu durumda Çin’e yapılan ihracatın diğer büyük ekonomilere göre daha geride olduğu anlaşılmaktadır.
İthalatta ise daha farklı bir tablo gözlemliyoruz. 2021 itibarıyla, Çin’den yaptığımız ithalat 32.3 milyar dolarla ilk sırada yer alıyor. Bu veri itibarıyla, 271 milyar dolar toplam ithalat içinde Çin’in ithalatının payı %11,8 oranında dikkat çekiyor. Yine 2022’nin ilk 6 ayında ülkemizin Çin’den ithalatı 20.1 milyar dolarla 2. Sırada yer alıyor.
İki ülke arasında ticaretin dengeli olması ise en büyük dileğimiz.
Veriler bize anlamlı bulgular sunsa da ihracatın nicel verilerinden ziyade, nitel yapısına odaklanmamız daha faydalı olacaktır. Bu noktada da katma değerli üretim ve teknoloji ihracatı büyük önem taşıyor. Yani, ihracatta geleneksel yapıdan ziyade, yükte hafif ama pahada ağır olarak nitelendirilen teknoloji ürünlerinin üretimine ve ihracatına odaklanmamız gerekiyor. Özellikle, ihracatın finansmanında, teknoloji ihracatını artırmaya yönelik finans ürünlerinin çeşitlendirilmesinin büyük önem taşıdığına inanıyorum.
Kuşak ve Yol girişimine yönelik atılımların artırılması gelecek için çok önemli
Türkiye-Çin ekonomik ve kültürel ilişkilerinde atılım sağlayacak bir diğer çok önemli adım ise yeni İpek Yolu olarak nitelendirilen, “Kuşak ve Yol” girişimidir. Özellikle Türkiye’nin Asya ve Avrupa arasındaki merkezi konumu, bu girişimde kilit önemde olmasını sağlayacaktır. Bu bağlamda “Kuşak ve Yol” girişimine yönelik atılımların artırılması da özellikle gelecek 10 yıl için çok önemli olacaktır.
Bununla Kuşak ve Yol girişiminin, “Orta Koridor” projesiyle uyumlaştırılması ve Bakü-Tiflis-Kars demiryolu hattının hizmete girmiş olması kayda değer girişimlerdir.
Yükselen güç Çin ile, Rusya-Ukrayna savaşında da görüldüğü gibi stratejik öneme sahip, Türkiye’nin birlikteliği karşılıklı kazanımlara dönüşecektir. Bu anlamda son dönemlerde karşılıklı olarak artan istişare ve ekonomik iş birliği adımlarını da memnuniyetle karşılamaktayız. Örneğin; geçtiğimiz günlerde Türk Hava Yolları’nın küresel hava kargo markası Turkish Cargo ile Shanghai merkezli önde gelen ekspres lojistik hizmet sağlayıcısı YTO Express bünyesindeki YTO Cargo Airlines arasında ticari bir anlaşma imzalandığı bilgisini aldık. Çin, Orta Asya ve Türkiye arasında kara ve demiryollarında olduğu kadar, hava yollarında da ticari ağları güçlendirmeyi hedefleyen bu tür stratejik iş birliklerini memnuniyetle karşılıyor ve artmasını temenni ediyorum. Ancak gelecek vaat eden bu iş birliği adımlarına rağmen, Çin’in Türk vatandaşlarına uyguladığı vize alımında ki güçlük konusunun da giderilmesini bekliyoruz. Özellikle iş dünyası için mağduriyet yaratan bu uygulamanın kaldırılması veya kısa sürede vize alınması için destek verilmesini ümit ediyoruz.
İki ülke arasındaki ticari ve kültürel iş birliğinin artarak devam edeceğine duyduğum inançla, Türkiye ile Çin arasındaki diplomatik ilişkilerin tesisinin 51. yılını kutluyorum.